31 Aralık 2009 Perşembe

Yeni yılın güzellikler getirmesi dileğiyle...

Yıllık iznimin bir bölümünü kullandım, bu süre zarfında evdeyken, değil bloga yazı yazmak açıp sizinkileri bile okuyamadım. Evdeki bilgisayarı kocam blogumu keşfeder diye açamıyorum. Geçmişi silersem de niye sildin diye kıllanıyor. Ben de en güvenli gördüğüm yolu seçtim, sadece işteki bilgisayarımı kullanıyorum:)Bu açıklamayı niye yaptım, bayramlarda seyranlarda sizleri ya önceden kutlamak durumunda kalıyorum ya da hiçbişey diyemiyorum. Bu sene yılbaşı günü çalıştığım için tam vaktinde "Yeni yılın sizlere kendi dileklerinizi gerçekleştirme şansı vermesini" dileyebiliyorum :))

Herkese sevgiler...

23 Aralık 2009 Çarşamba

Çıldırıciiimmm

Az önce iş arkadaşlarımdan biriyle ufak çapta tartıştık. Zaten uzun zamandır gizli bir sürtüşme vardı. Ay nasıl kızardım bozardım sinirden anlatamam. Üstelik de gözlerim doldu.:(( Çatır çatır tartışanlara bayılıyorum, ben aşırı sinirlenince gözlerim dolar, yok mu bunun bir çaresi yahuuu... Neyse gittim amire anlattım, sen haklısın ayağı çekildi ama heralde bişey yapılmayacak. Ay az önce kendime aynada baktım kıpkırmızı bir surat, çatık kaşlar ve dolmuş gözler. Gidiyim bi sigara içeyim bari...

Bu huyumdan nefret ediyorum :(

22 Aralık 2009 Salı

Bende bu koca varken zayıflamam imkansız. Dün akşam evde mantı vardı, işten gelince hemen yapıverdim, kendim küçük bir tabak yağsız sossuz yedim, kocaminkine istediği gibi tereyağı-salçalı sos yaptım, iki devasa tabak yedi. Gece saat 10da tırmalamaya başladı ben çok acıktım diye. Ben de zaten tadımlık yediğim için acıkmıştım. Dedim ki, kocacım ben de açım hem de çok açım ama yemeyelim bu saatten sonra, hem evde de bişey yok. Benim akıllı koca da o zaman ben sana seçenekleri sayayım diye başladı yok hamburger patates, yok soğuk sandwich,yok pizza... ay saydıkça sayıyo bana da fenalık gelmeye başladı. Git sen ye gel dedim en sonunda. O da sen açken benim boğazımdan geçmez diyip gitti ikimize de kocaman ekmek arası köfte ve midye dolma alıp geldi. Benim de açlıktan gözüm dönmüş zaten, yalayıp yuttum iki dakikada ne varsa. Bebek de oturdu yanımıza hiç sesini çıkarmadan bizi izliyo, korktu garibim heralde, bunlar beni de yiycek, dikkat çekmiyim diye uslu uslu oturdu :))

Ertesi sabah 1 kilo almış görünce gittim uyandırdım kocayı, dedim ki Allah aşkına beni azdırma, senin iradesiz bi karın var, beni azcık seviyosan yanımda laf etme, gece acıkırsan çık git serbestsin dedim, o da peki karıcım bidaha böyle iş yapmayalım dedi. Zaten de tehdit ettim yoksa seni boşarım, senle kilo vermemi imkansız hale getirme dedim:)))

Yılbaşına kadar sıkı diyetteyim, herzamanki gibi..:))

21 Aralık 2009 Pazartesi

Güzel bir gece ve kötü bir haber

Cuma akşamı eve gittiğimde evde gergin bir hava vardı, kociş çok asabiydi ama nedensiz yere. Durmadan bana sataştı, neyin var dediğim zaman da yok birşey biraz moralim bozuk diye tersledi. La havle çekip bebekle ilgilendim onla da pek konuşmadım. Dün akşam doğumünüydü, anneme rica ettim bebeğe bakabilir misin ben kocişle yemeğe çıkayım diye, annem de hiç ayak diretmeden kabul etti. Zaten 1 haftadır bize gelip bebeğe o baktığı için (tabi ayriyeten bakıcı da var) kıllandım. Eşime de süpriz yapıp güzel bir restoranda yer ayırttım, içeriz eğleniriz bebişe de annem bakacak dediğimde önce sevindi sonra boşver evde kutlarız filan dedi, ben gene şaşırdım çünkü kendisi böyle bir fırsata balıklama atlayacak bir yapıda. Sonuçta ben ısrar edince dışarı çıkmaya karar verdik.

Herneyse o gece gittik karı koca el ele eğlendik uzun uzun sohbet ettik yedik içtik çakırkeyif olduk, sonra benim kocişin çenesi açıldı. Dün için senden özür dilerim, çok suratsız ve kırıcıydım ama sebebi vardı dedi. Sana anlatırsam kimseye söylemeyeceğine özellikle de annene anlatmayacağına yemin etmen gerekiyor dedi. Kabul ettim ama biliyorum arkasından kötü bişey gelecek. Meğerse cuma sabahı ben çıktıktan sonra annem bebeğe kahvaltı yaptırmak için mama sandalyesine koymuş, rahat otursun diye tablasını öne çekmiş ama oturttuktan sonra geri ittirmeyi unutmuş, bebeği masaya da bağlamamış, artık ne yaptıysa tezgaha falan mı gitti bilemiyorum, bebek kendini öne doğru atmış ve yüz üstü yere çakılmış. Kociş de evdeymiş, çığlıklara koşmuş, hemen bebeği almış kontrol etmiş bi, allahtan kırık çıkık bişey yokmuş, annem de çok fena olmuş, normalde bu bebeğe bişey olsa dünyayı yakarım diyen adam hiç ses çıkarmamış bir de annemi teselli etmiş olabilir böyle şeyler diye. Mariposaya da söylemiycem demiş.Bakıcının da beti benzi atmış ama onun suçu yok çünkü o temizlikle uğraşıyormuş yani annemin dikkatsizliği yüzünden 1 yıldır kaynanoşun elinde düşmeyen çocuk 1 hafta içinde mama sandalyesinin tepesinden düştü. Bunu da kociş gecenin sonunda söyledi bana, çünkü ben iyiki annem ara sıra böyle bakıyo, gene bırakırız başbaşa çıkarız filan dedim, o da birdaha senin annene çocuk filan bırakmam, iyiniyetli olsa da düzgün çocuk bakamıyor dedi ve bana olayı anlattı.

Şimdi ben ne yapayım. Anneme söyleyemem ya da belli edemem çünkü kocama yemin ettim. Kimseye de anlatamam (burada yazma sebebim kimsenin birbirini tanımıyor olması-öyle umuyorum yani) Acaba buraya yazdığım için yeminimi bozmuş oldum mu? Bugün de annem bakıyor evde içim içimi yiyor nasıl emanet edicem bundan sonra diye. Ayrıca kocam söylemese hala bilmiyor olacaktım. Yani 3 gündür bana anlatmadı, benden çocuğumu düşürdüğünü gizliyor, büyük ihtimalle tepkimden korktu, kocama karşı çok aşırı mahçup oldum, napıcam bilemiyorum. Annem çok iyi niyetli (en azından bu aralar) ve çok üzülmüş, umarım daha dikkatli olması konusunda ders almıştır.

Sonuç olarak ne yapmam gerektiğini bilemez durumdayım, fikrini beyan eden olursa çok sevinirim. Biraz akıla ihtiyacım var :(((

17 Aralık 2009 Perşembe

İkinci mim :))

Bu da benim ikinci mimlenişim :)) Üçten sonra saymayı bırkacağım kısmetse :))
Kara kitap mimlemiş beni, fazla uzatmadan cevaplayayım;


Sizi en çok üzecek olay:

Sevdiklerimi kaybetmek.. Onun dışında herşey vız gelir tırs gider... Yani anlık olarak üzülsem de hemen unuturum acılarımı genelde.

Nerede yaşamak isterdiniz?

Çok lüks ve kocaman odaları olan, çok şık döşenmiş bir plaza dairesinde. Mümkünse içinde büyük bir giysi odası olsun. Mümkünse sevdiğim arkadaşlarımdan oluşan komşularım olsun. Kara kitapın istediği gibi (deniz kenarında,arkasında kocaman bir orman olan,hem deniz hem de çam kokusu duyulan, bahçesinde mümkünse mutlaka limon ağacı olan bir ev) bir de yazlığım olsun, kışın plazada, yazın bahçeli evde yaşayayım:)))

Yaşayabileceğiniz en mutlu an:

Yaşadığım en mutlu an bebeğimi ilk gördüğüm andı. Bundan sonra yaşayabileceğim en mutlu an ise heralde ikinci bebeğimi ilk göreceğim an olur. (yakında hamile kalmayı planlıyorum da.)

Hangi hataları hoşgörüyle karşılayabilirsiniz?

Bir hata bir değil iki kez tekrarlanabilir ama üçüncü kez tekrarlanırsa işin içinde art niyet vardır. Bu nedenle üçüncü kez tekrarlanmayan her hatayı hoş görebilirim.

En sevdiğiniz erkek karakter:

300 Spartalı filmindeki kral karakteri beni kendimden geçirmişti :)) Şimdi ne adamın ne karakterin adını hatırlıyorum ama adamı çok takdir etmiştim. Hemen aklınıza kötü şeyler gelmesin, tamam çok yakışıklı, yunan heykeli gibi vücudu da var ama olay o değil, perslerin dangalak elçisi gelip bunlara diz çökün yoksa hepinizi öldürücez gibi bişeyler emretmeye kalmıştı, kral da karısına yani kraliçeye baktı, kraliçe başıyla onay verdi, anca ondan sonra elçiye tekmeyi basıp kuyuya attı, yani bu davranışıyla savaşa girmeden önce karısının onayını aldı. Ben de hayranı oldum tabi :))


Tarihteki favori kahramanlarınız:

Mustafa Kemal Atatürk

Gerçek hayattaki favori kahramanınız:

Sürekli gülen, sohbeti çeviren, her konuda muhabbet edebilen ve espirili insanlara bayılırım

En sevdiğiniz ressam:

Monet

En sevdiğiniz müzisyen :

Yalın'ın sesi çok pürüzsüz geliyor bana, su gibi akıyor tabiri caizse. Yabancılardan da Rihanna ve Beyonce.

Bir erkekte en çok beğendiğiniz özellik:

Sevdiğine sahip çıkıp herkese ve herşeye karşı koruyan erkekler bir numaradır benim gözümde.

Bir kadında en çok beğendiğiniz özellik:

Arabulucu olan, sessiz sessiz kavga etmeden, insanları birbirine düşürmeden olayları halledebilen ve istediğini yaptırabilen kadınlara hayranım.

En sevdiğiniz erdem:

Sabır

Yapmaktan en mutlu olduğunuz iş:

Sonucunda birşeyleri halledebildiğim, bir sorunu çözebildiğim ya da birine yardım edebildiğim iş. Yani uğraşıp uğraşıp sonuçlandıramadığım ya da faydasız olan işler beni çok yorar ve mutsuz eder.

Kimin yerinde olmak isterdiniz?

Kimsenin yerinde olmak istemezdim ben kendimden memnunum ama biraz daha zayıf olmaya itirazım olmazdı :)))

Arkadaşlarınızda hangi özelliklerin olmasını isterdiniz?

Espiri kabiliyeti, zeka, samimiyet

Kendinizde gördüğünüz en temel eksiklik?

Bazen aynada kendimi çok çirkin ve çok şişman görüp kendi kendimi değersizleştirip mutsuz oluyorum. Bu da kendime güvenimin eksik olduğunu gösteriyor.

Hayatınızın en büyük şanssızlığı?

Yemek yemeyi çok sevmem ve bu nedenle kilo almaya çok yatkın oluşum.

En sevdiğiniz renk:

Siyah

En sevdiğiniz çiçek:

Gül

En sevdiğiniz kuş:

Muhabbet kuşu, hele de evcilse durup durup öperim :)

En sevdiğiniz yazar:

Elif Şafak

En sevdiğiniz şair:

Şiirle aram pek yoktur.

Tarihte en sevmediğiniz karakter:

Adolf Hitler

En çok isteyeceğiniz özellik:

İnsanların aklından geçenleri okuyabilmek

Nasıl ölmek isterdiniz?

Öleceğimi bilmeden ve acı çekmeden, mümkünse yeterince yaşlı ama kimseye muhtaç hale düşmemişken...

Hayattaki sloganınız?

Hiçbirşey kafaya takmaya değmez, çünkü zaman herşeyin ilacıdır.

Şu anki ruh haliniz?
Şu an gayet neşeliyim, bir saat sonra bilemem :))

Eveeet, kimi mimlesem acabaaa??? Petunya, Hicran ve Daisy..
Öpüyorum hepiniziiiii

11 Aralık 2009 Cuma

Köpeğinizi uyutmak zorunda kalmak...

Eşimin evlenmeden önce sahip olduğu 2 tane köpeği vardı, bizim ev apartman dairesi olduğu için evlendikten sonra da minişler kaynanoşun bahçesinde kalmaya devam etti. Ama biz sık sık gider sever oynardık. Eşime inanılmaz düşkünlerdi. Daha minicikken gelmiş ellerine, biberonla beslemiş büyütmüş. Son zamanlarda çapkın bir erkek olan miniş hareket etmez oldu. Bir gün ağzı burnu kanamaya başladı, hemen veterinere götürüldü, beyninde ur varmış. 1 hafta içinde de kör oldu, koku almaz oldu. Sabahlara kadar korkudan ağlıyormuş, eşi olan minişe sokulup uyuyormuş. Ama bu sabah gene her taraf ağzından burnundan akan kanlarla kıpkırmızı olunca eşim uyutmayı düşündüğünü, onu bu halde görmeye katlanamadığını, aslında yaşamadığını (görmüyor, koku almıyor, pek hareket edemiyor) ve acı çekmesini istemediğini söyledi evden çıkarken. Ben de düşünelim olmaz filan diye sayıklıyordum. Meğer o zaman kararını vermiş, öğlen aradığında ağlıyordu koca adam hıçkıra hıçkıra, gömdük onu diye... Ben de çok üzüldüm ama onun kadar üzülmem mümkün değil tabi. Benim de bir muhabbet kuşum vardı, köpeğe kıyasla insana ne kadar yakınlık gösterebilir ki, ama biz birbirimizden ayrılmaz olmuştuk,anlatamam yani hissttiklerimi, bir gün apansız öldü ve ben uzun süre kendime gelemedim, hala içim cız eder. 7-8 senedir bebeklikten beri baktığım köpeğim ölmüş olsaydı komaya girerdim heralde...

Ne yapsam ne etsem kocamın acısını hafifletsem, hiç bilemiyorum....

7 Aralık 2009 Pazartesi

Koca kıyağı...

Benim kocaya bi haller oldu, spor salonuna yazdırmış bizi demiştim ya sabahları kalkıp gidiyodum. Ama güzel seanslar ve spinning dersi akşam olduğu için pek katılamıyordum. Ben oldum olası kalabalık hareketli dersleri çok severim. Kocacık da bunu bildiği için bana kıyak yaptı, hafta içi iki akşam iş çıkışı istersen spora gidebilirsin yavru kuşa ben bakarım dedi:)))

Bu akşam hoppidi hoppidi zıplayacağım, çok mesudum :))

Ha bi de güzellik salonu maceram vardı, ben bayramda sapıtık gibi 1,5 kilo alınca utandım tabi, bu işlem bi işe yaramıyo diye mızmızlandım, onlar da allah allah genelde çok iyi sonuçlar alıyoruz siz demek ki kırılan yağları boşaltamıyorsunuz, size ozon sauna ve bilmemne masajı yapalım, yoğun programa alalım dediler. Fazladan bişeyler yapıyolar, valla kocam da popon küçüldü dedi, ölçümler de fena değil, son 3 seans kaldı, net sonuçları haftaya yazarım.

1 Aralık 2009 Salı

Bir bayram hadisesi...

Bayram ne kadar güzel geçse de illa bi pürüz çıkacak. Saçma sapan bişey hiç umurumda değil ama anlatayım bari. Bayramın son günü eşimin bir akrabası bize iadei ziyarete gelmek istedi. Telefon açtı, eşim de dışardaydı,konuşma aynen şöyle gerçekleşti;

- onlar;Merhabalar canım müsait misiniz ziyaretinize gelmek istiyoruz bi beş dakika.

-ben; eşim dışarda, halletmesi gereken bi işi var ama ben evdeyim müsaitim buyrun gelin.

-Onlar; hııı o zaman biz daha sonra geliriz.

-ben; Lütfen ben müsaitim, emin misiniz, eşim yoksa yok ben varım, buyrun gelin.

- onlar; yok yok biz daha sonra geliriz, görüşmek üzere...

Görüldüğü üzere ne onlarda kırgınlık ifadesi var ne ben bişey yaptım. Ama daha sonra kaynanoşa gitmişler, surat yapmışlar, gelin bizi çağırmadı filan demişler. Kaynanoş eşime, eşim de bana sordu, ben de olayı anlattım, bahsettiğim akrabalar biraz fesat olduğundan ve daha önce ortalığı karıştırma girişimleri bulunduğundan tabiki benim sözüme riayet edildi. Eşim çok kızdı bunlar napmaya çalışıyo diye, kaynanoş da fırçalamış siz ne biçim insanlarsınız ortalığı karıştırmaya aramızı bozmaya çalışıyosunuz diye...

Aman ya, beni hep kıskandılar zaten, Allah ıslah etsin onları, ne yalan söyleyim beni hiç etkilemedi, umrumda da değiller, işin garibi düşman falan da olmadım, acıdım sadece...

Benle yaşıt işsiz, eşsiz, dostsuz, babasız olmak zor olmalı.... Allah herkesin gönlüne göre versin, kimseyi birinin huzurunu bozmaya çalışacak kadar mutsuz etmesin. AMİN...

Bayramdan geriye kalanlar...

Soruyorum size ey ahali, 3 günde 1,5 kilo nasıl alınır? Bunu beceren şahıs midesinde ne tür bir canavar beslemektedir? Kendim sordum kendim cevap vereyim bari, çünkü zannımca benden başkası 1 aydır vermeye çalıştığı kiloları 3 günde geri almayı başaramaz. Ya bu nası bişeydir, ben bu kiloları nasıl vericem, tamam yaptım bi eşeklik ama 3 günün bedeli bu mu olmalıydı? Ayrıca da fazla yemekle birlikte kendimi tamamıyla kaybetmedim, yani ben bunu haketmediiim :))

Bir önceki yazımda emeklerimin karşılığından bahsetmiştim, bu da eşekliğimin karşılığı...

Bu da kendime; Yemesene be kadın, zaten ikram edilenlerin çoğunu da beğenmemiştin, öyleyse niye yedin, bunca boş kalori aldın bari değseydi. Git akşam çılgın gibi spor yap, sanki bi akşamlık spor seni kurtaracak. 3 günde mideyi de genişlettin, şimdi açlık duygusuyla da uğraş bakalım.

Oyyy ben nerelere gidemmmmmm, oyyyy :)))