23 Şubat 2010 Salı

Ne istiyorum sorularının cevabı :)

Merhabalar, kendim için ilk adımı atarak saçımı siyaha boyattım. Ben bayıldım, çok güzel oldu, kocamın da hoşuna gitti, arkadaşlar da çok beğendi. Hiç olumsuz tepki almadım ama alsam da en önemlisi benim fikrim, değil mi? :) Lens fikri de aklımda ama laf arasında kocama bahsedince "kendini kime beğendireceksin hüleyyynnn" tarzı şakayla karışık bir yaklaşımla karşılaştım o nedenle birazcık ertelemeye karar verdim, şu saç boyatma meselesi biraz unutulsun bakalım.

Alışverişimi öğlen arasında yapıyorum, üşengeçliği bıraktım, (kendime) bi parça bişey lazım olsa da gecikmeden alıyorum. En azından sağlıklı kahvaltı yapıyorum, iş yerinde mesaiden çalsam da napim çok çalışarak arayı kapıyorum :)

İstanbula bu hafta sonu gidiyordum tam yer ayırttım ödemeyi yapacaktım aklıma kuzeni aramak geldi. İyiki de aramışım, hafta sonu için Abanta kaçacaklarmış. Mal gibi ortada kalacaktım. Kısmet öbür haftaya artık. Kilo verme hikayesi, hikaye olarak kaldı herzamanki gibi :) Sevgili Daisy LPG'nin işe yarayıp yaramadığını sormuşsun. MAsaj olarak güzel, ooh yatıyosun her tarafın gevşiyor. (Tabi ikinci yada üçüncü seanstan itibaren, ilk seans biraz acılı geçiyor:)) Selülitlere iyi geldi, o dönem sıkılaştırdı falan filan ama boğazı tutmadan bişey olmuyor. Ama para veriyorum gidiyorum bari az yiyim dikkat ediyim dersen gidilebilir.

Biraz daha bakımlı olmaya çalışıyorum, aynaya baktığımda kendimi beğeniyorsam o gün daha gzel geçiyor benim için. Yavru kuşum geç yatıp geç kalkmaya başladı, biraz düzeni değişti. Sabahları ben evden çıkarken uyuyor oluyo, onu öpemediğim için üzgün olsam da en azından üstümü başımı daha rahat giyip az makyaj yapıp evden vaktinde çıkabiliyorum.

Son olarak popoma verdiğim eski pantolon giyme cezasını kaldırıp kendime yeni ciciler aldım iş için. İndirimden uygun fiyata alınca daha bir hoşuma gidiyor. Yani alabilecek durumum var ama illaki sezon sonunu bekliyorum, indirimler %50 olmadıkça hiçbişey almıyorum. (Biraz pintilik de var tabi, ama sezon başında iki kat fiyata alınca kendimi kazık yemiş gibi hissediyorum.)

Şimdilik bu kadar, liste yapıp uymaya çalışmak iyi geldi. Ah şu zayıflama maddesi, seni de halledecem yakındaaaaa :))

Ayrıca, Selinka nerdesin? Bloğunda sorun var biliyorsun zaten de bizim yorum yapamadığımızı da biliyor musun? Sana ulaşmaya çalıştım, başka yol bulamadım, o nedenle buraya yazıyorum. Bi ses ver...

19 Şubat 2010 Cuma

Nerde kalmıştık??

Olaylı geçen sevgililer günümden bahsedeyim biraz. Biz gene kocayla birbirimize girdik durduk yere. Aslında durduk yere de değil bebek yüzünden. Boşanmalara kalktık ama akşamına barıştık :) Bizim ilişki çok başka, ne birbirimizle olabiliyoruz ne de birbirimizden vazgeçebiliyoruz çünkü kişiliklerimiz çok farklı. Sabah çok kötü bir kavga akşam çok güzel bir eğlence, yemek, fasıl. Demek ki ikimiz de dengesiziz... Şimdi herşey normal.

Kilo durumu hep aynı, oysa 10 kilo versem mankenlere taş çıkartıcam. Ne var boğazımı tutsam diyorum ama iradesizlik böyle birşey heralde. Karar verdiğim şeylerin hiçbirini henüz uygulayamadım ama bu hafta sonu kuaföre gidip saçları siyah yapıp modelini değiştirmeyi planlıyorum. Depresyon filan yok bu aralar, lay lay lom geziyorum. Bu hafta her sabah işe geç kaldım, henüz bi uyarı yok :)

10 Şubat 2010 Çarşamba

İstediklerim

Bugün işlerim pek yoğun değildi, gene neyim eksik ne istiyorum diye düşünmeye bol bol zamanım oldu:) Aslında bir iki şey hariç çok basit istekler yani yapabileceğim şeyler.

1) Saçlarımı siyaha boyatmak istiyorum. Şu an gölge var. Çok basit bişey ama cesaret edemiyorum kötü olursa diye. Ama yapıcam önümüzdeki ay, kararlıyım.

2) Saçlar siyah olduktan sonra mavi lens kullanmak istiyorum. Daha önce kullandım, bana yakışıyor ama lazer ameliyatı olduğum için lens kullanmama gerek yok. Sırf renk değişikliği için alıp da takmaya çok üşeniyorum.

3) Her sabah işe makyajlı ve bakımlı gelmek istiyorum, ama ya vaktim olmuyo ya da yüzüm gözüm şiş oluyo, içimden yapmak gelmiyor. Bu sefer bakımsızım diye üzülüyorum.

4) Haftada 4 gün spor yapmak istiyorum. Şu an ikide kaldım, diğer iki gün sabah erken kalkıp yürümek çok iyi olur ama uyku çok tatlı geliyor.

5) Yaza kadar 62-63 kiloya inmek istiyorum. Bu zaten benim kronik isteğim, zayıflamak saplantı oldu ama icraat yok. Açlıktan gözüm dönüyor. Gene bi parça tatlı yedim, pişmanım...

6) Yakın bir hafta sonunda bebeği ve babasını başbaşa bırakıp İstanbulda kuzenime gitmek istiyorum. Çok bunaldım bunu da bir ay içinde gerçekleştirmeyi planlıyorum.

7)Öncelikle sabah kahvaltıları ve ara öğün için çeşitli yiyecekler almalı, neyi ne zaman yiyeceğimi bir liste haline getirmeli ve o listeye uymalıyım. Peynir ekmekle olmuyor bu iş.


Liste uzayıp gidiyor, şimdilik bunları halletmem gerek

8 Şubat 2010 Pazartesi

Yalnızım yalnızsın yalnızız dedim ya, hemen peşine malum sitede üniversiteden arkadaşlarım mesaj atmış, bu hafta içi buluşalım şeklinde plan yaptık. Daha doğrusu biri hadi buluşalım dedi, diğerleri ben de gelcem bende gelcem şeklinde atladı ama ben gene de emin değilim bu buluşma işinden çünkü gün ve saat belli olmadıkça hep "birgün görüşelim" denir, o laf orada öylece kalır. Kocama da dedim belki çıkıcaz bi akşam kızlarda diye, hemen ilk soru erkek var mı? Yok erkek yoook, olursa zaten sen de gelicen dedim de rahatladı:) Malum üniversitede herkesin bi geçmişi bi yaşanmışlığı vardır, ama geçmiş geçmişte kalmıştır. Yani şimdi görsem dönüp bakmam umrumda değil (hoş zaten tesadüf eseri birgün karşılaşırsak konuşmam yasak, kocam öyle buyurdu:)) ama gene de kıllanıyo heralde ne biliyim.

Ama kızlar toplantısında mutlaka eskilerin konusu açılıyo, bizim gruptan kimse üniversitedeki çıktığıyla evlenmedi, dolayısıyla bol bol dedikodu malzemesi birikmiştir:) Bakalım buluşup görücez...

3 Şubat 2010 Çarşamba

Yanlızlık...

Hafta sonu kocamın iyiliği tuttu, cumartesi öğlen spora gittim döndükten sonra da ailece gezmeye gittik güzel vakit geçirdik. Pazar günü de gene hadi spora veya gezmeye git dedi. Önceki gün çok yorulduğum için spor değil de dolaşayım biraz arkadaşlarla takılayım diye düşündüm. Giyindim süslendim, başladım arkadaş aramaya... Hep derim az ve öz arkadaş iyidir diye ama bu fikrimden artık vazgeçmiş bulunmaktayım. ortaokul arkadaşımın bir yakını ölmüş, evde akrabaları varmış o nedenle gelemedi, lise arkadaşlarım zaten İstanbulda yaşamaya başladı, üniversite arkadaşlarım dans ve yabancı dil kursuna gideceklermiş vs (bekar onlar)..kimi arasam meşgul çıktı. Akşam görüşmeyi teklif ettiler ama onu da ben yapamadım bebekten dolayı. Döndüm dolaştım bir iki etrafa bakındım hava da kötüydü yapacak şey bulamadım en sonunda anneme gittim,orda da yarım saatten çok duramadım. Paşa paşa evime döndüm. Sonra bütün gün moralim bozuk şekilde evde pinekledim.

Düşünüyorum da ben nasıl bu hale geldim hiç bilmiyorum. Çalıştığım için ev hanımı hiç arkadaşım yok, çat kapı bi kahveni içmeye geldim diyebileceğim bir dostum olmasını çok isterdim. Hoş 3 sene önce vardı, hayatıma tesadüfle girdi, onunda benim gibi bir dost aradığını anladım ve biz öyle kaynaştık ki bir gün yollarımızın ayrılabileceğini hiç aklıma getiremiyordum.Evliydi ve eşi nedeniyle memleketinden ayrılmış bir ev hanımıydı, yaşıtımdı. Kocamla tanışma dönemimizde ve hemen öncesinde o vardı fakat nedense hiç ısınamadılar, sürtüşmeler oldu, ben de krizi iyi yönetemedim ve arkadaşlığımıza sahip çıkamadım. Kocam da en sonunda görüşmemi istemediğini açıkça söyledi. Çok kavga ettim ama ikna edemedim, baktım evliliğimde huzurum bozuluyor mecburen dostumu feda ettim. Benim suçum ve hayattaki en büyük pişmanlıklarımdan biridir. Gene de ara sıra gizlice birbirimizi arayıp dertleşiyoruz ama birbirimizin hayatına giremiyoruz (tamamen benim suçum, hatamı telafi etmemin yolu da yok artık).

Şimdi oturdum, şapkamı önüme koydum, düşünüyorum. Yanlızlığım kendi hatam mı yoksa evlilik çocuk gibi etkenler nedeniyle olağan bir süreç mi? Üniversite arkadaşlarım bekar demiştim, onlar kopmadılar beraber tatillere gidiyorlar akşam çıkıyorlar bana bir iki haber verdiler artık nasıl olsa gelmiyorum diye davet bile etmiyorlar. Onlarda da suç yok, ben uyum sağlayamıyorum onların yaşantısına. Ev hanımı arkadaşım yok, iş arkadaşlarımla çok iyiyiz ama iş süresince, çıkışta herkes evine kocasına çocuğuna gidiyor. Off of ben oturayım biraz daha düşüneyim bari....

2 Şubat 2010 Salı

Dişsiz Canavar

Rejim maceralarımdan sonra diş maceram da başladı nihayet. Çenem çift taraflı ağrıyordu, 3 ay kadar önce bir doktora muayene olduğumda çekilen röntgenler ve kontroller sayesinde 4 tane nurtopu gibi çürük olduğunu hatta bunlardan birinin kanal tedavisine gidebileceğini öğrenmiştim. Geçen hafta ağrılarım artınca bu sefer aile dostumuz olan bir doktora gittim. Farklı olarak 2 tane kesin kanal tedavisi iki de dolgu gerektiğini söyledi ama öncelikle yanağıma baskı yapan bir 20lik yaş dişim varmış, onu çekti. Çok da rahat oldu ne acı ne sızı... Dün akşam da dolguları yaptırmak için gittiğimde kanal tedavisi için açtığı dişin tamamen ölmüş olduğunu, hiçbirşey yapamayacağını çekmek zorunda olduğunu söyledi. Ben ne boynu bükükler gibi tamam size güveniyorum dedim, adam çekti dişimi, arkadan 3.diş... Artık kahkaha atmak yasak bana çok çirkin gözüküyor ay 30 yaşım daha dolmadan 1 dişimi kaybettim. Çok üzüldüm, 1 ay sonra filan diş yapılcak oraya, o zamana kadar tebessüm etmekle idare edicem artık. İşin diğer boyutu da şu; eve gittim kocam kıyameti kopardı nasıl dişimi çekermiş, diş çekmek en son çare olmalıymış, beni kazıklamak için kurtarabileceği dişi kasıtlı olarak çekmiş olabilirmiş bıdı bıdı.. İçime kurt düştü mü, ekstra moralim bozuldu. Ama babamın tanıdığı, "asla öyle bişey yapmaz kızım, bana çekilmesi zorunlu dedikleri dişi bu adam kurtardı, zorunda kalmasa yapacak bişeyi olsa mutlaka çekmezdi" dedi. Neyse içim ferahladı biraz ama gitti giden, dişsiz kaldım. Gene de bu halimle yemek yemeye çalıştım ve yedim ya kendime inanamıyorum :) Yemek yerken de bi baktım kocam kapıdan beni izliyo, gülerek "senin şu halini gören asla 2 saat önce diş çektirmiş demez" dedi, iştah miştah kapanmıyosa benim suçum ne kardeşim acıkmışım yedim, bi de alay konusu oldum dişsiz canavar diye :)))