29 Nisan 2010 Perşembe

Döndüm Ben.. :))

Merhabalar, gezdim geldim ferahladım. Yalnız çocukla seyehat çok zormuş onu öğrendim. Bizim küçük cadı geceleri yerini yadırgamayıp uyusaydı ben de daha güzel vakit geçirebilecektim ama buna da şükür.

İlk günden itibaren anlatmaya başlayayım. Kocamın havaalanına uçıştan en az 2 saat önce gitme takıntısı yüzünden hep kavga ederdik. Baktım olmayacak, aldı kedime Ankaa-iç hatlarda lounge'u olan bir krdi kartı, ooh rahat ettim. Gidiyoruz erkenden, yiyip içip oturuyoruz (Herkese tavsiye ederim). Uçağa binene kadar kavga etmedik ya, kendimize hayret ettim. :) Uçakta bizim yavru huysuzluk yapmaya başlayacaktı ki, arka koltukta oturan genç bayan hemen dikkatini dağıttı, oyunlar oynadı, yolculuk tanımadığım bu kadın sayesinde gayet güzel geçti. Gıyabında Allah razı olsun diyorum. İndik, eşimin kuzeni bizi karşıladı. Akşam onun evinde misafir olduk. Allahım eşi bir hazırlanmış, bir yemekler yapmış, yatağımızı yorganımızı havlumuzu zevkli zevkli yerleştirmiş, ev bal dök yala kıvamında, üstelik de 9 aylık bebişi var. Dedim ki kendi kendime, ya Mariposa, sen de kadınım diye geçiniyorsun. Sana gelselerdi nası hepsine yetişirdin. Neyse, bebeklerin ikisi de 7.30da aynı anda uyudu, biz de rahat bir şekilde sohbet ede ede yemeğimizi bitirdik. Aha dedim, bizim kız bugün hiç uyumadı, gece uykusuna dalmıştır şimdi, ben de rahat ederim. Diğer bebek zaten hep gece 8de yatıp sabah 6 civarı kalkıyormuş. (Ben zaten bunu duyunca şok oldum, bu da irdelemem gereken ayrı bir konu, aşağıda detaylı yazıcam:)) Saat 9 oldu, bizim cadı uyandı, veee saat gece 2.30a kadar uyumadı, bi de bağıra bağıra oyun oynadı, kendi kendine konuştu, bizim sinirlerimiz bozuldu tabi. Yan odada diğer bebek uyuyo, onu uyandırmasından korktuk. En sonunda uyudu veee sabah 8de kalktı. Be çocuk ben bile 6 saat uyku ile dayanamıyorum, sen daha bebeksin, ne demeye hortluyorsun uyu işte... Neyse, ilk gün vukuatı dedim geçtim. Ertesi gün benim kuzenler gezdirdi bilimum yerleri, annemle babam da düğün münasebetiyle İstanbulda olduğu için bebeği onlara bıraktım biz bi rahat gezdik. O gece de saat başı uyandı. Ertesi sabah eşimin kuzeninin arabasına kustu. Yani kızın evinin içine bi etmediğimiz kaldı. Gene de yüzü hiç asılmadı, bana çok yardım etti, bana nasıl misafir ağırlanır onu öğretti resmen. Düğünde de önce kalabalıktan korktu sonra da alıştı oynamaya başladı. Ancak döneceğimiz gece uyudu deliksiz:)) Anlaşılacağı üzere bir ara gezimizi burnumuzdan getirdi ama gene de güzeldi. İstanbulda Kocayla kavga ettik zaten bidaha çocukla hiçbir yere gitmiycez, bu son diye höykürdü ama az önce de aradı, bu gezi bize iyi geldi bir ara Amasraya da gidelim üçümüz diyo:)

Bazı bebekler nasıl 8de yatıp 6 ya kadar uyuyo onu anlamıyorum. Arada uyurken mama içiyo ama o da saatli yani. Çocuğunu kendin yetiştirmen lazım, o zaman herşey çok farklı oluyor. Yemek yemesi, uyku düzeni, bunlar hep yetiştirme meselesi... Bizimki bişey yemiyor, herşeyi sütüne-mamasına katıyoruz. Katı şeylerden çok az yiyor. EEE yemek yemeyince aç kalmasın diye dayanamayıp süt içirirsen çocuk da kolayına alışır, inat etmeye başlar. AAah ah kaynanacığım Allah razı olsun senden de, gözüm arkada kalmıyor ama azcık dediklerimi yapsan daha süper olurdu.

Maalesef Tubacım, senin dediğin yerlere gidemedim ama biliyorum çok güzel yerler. Birdahaki sefere inşallah :)

Homini gırtlak yediğim için kilo almışım, tartıdaki kiloyu görünce gözlerim yerinden fırladı, hemen rejime başladım, Mehtapın(Mevsimlerden Roma bloğu..) rejimine başladım, 3 gündür bozmadan devam ediyorum.

Dün akşam kocayla esaslı bir kavga daha ettik, para, ev işleri ve tembellik üzerine karşılıklı suçlamalardan hareketle olay patlak verdi:) Sabah gene normal bir şekilde güne başladık, küslük yapmadık.

İş arkadaşlarımdan birinin doğum günüymüş, sevgilisinden kocaman çiçekler hediyeler ve meyve sepeti geldi. Bir ah daha çektim içimden, bunların en alası, hediyelerin en pahallısı, çiçeklerin kocamanı çeşit çeşit bana gelirdi, şimdi çiçek yüzü gören cennetlik :))

22 Nisan 2010 Perşembe

Gidiyorum Ben..

Ay ne zamandır yazmamışım bloğa. Zannetmeyin ki hayat pek sakin ben de yazacak bişey bulamadım, yok öyle bişey. Bu süre zarfında kocayla 1 adet büyük kapışma, bir gün yapılan bir gün bozulan diyetler, işyerinde hafif sürtüşmeler yaşandı. Nedense yazmadım. Yapılacaklar listemde İstanbula bir hafta sonu kaçamağı vardı tek başıma. Evet bu hafta sonu kaçıyorum ama maalesef tek başıma değilim. Bir akrabamın düğünü var pazar günü, fırsat bu fırsat gidicez maaile. Olsun tek başıma değilsem bile hava değişimi olur benim için. Bu düğün işleri de başıma bela oldu, ne giycem diye acaip stres oluyorum.

AAa bu arada kilom aynı ama kim görse kilo vermişsin diyor :)) Anam kilo versem kilo mu aldın diye sorarlar, milletin işine de akıl sır ermiyo.

Dönünce uzuun uzun yazasım var. Öyle sıkıntılı bir durumum yok şimdilik ama içimde acip bir sıkılmışlık duygusu var. Belki geçer dönene kadar...

5 Nisan 2010 Pazartesi

Eritilecek göbeğim vaaarrr!!

Kadında en nefret ettiğim yer şu yan simitlerdir. Allahım ne biçimsiz bir yerden fırtlıyorlar ya... Cuma akşamı düğüne gideceğimi yazmıştım. Gittim ama az daha giysi yüzünden gidemiyordum. Ne güzel cicilerim var, seçer birini giyerim diye düşünmüştüm ama hiçbiri olmadı, olanlar da olmasa daha iyi dedirtti.

Önce saçıma güzel bir fön çektirdim, sonra yüzüme çok hoş bir makyaj yaptım, aynalara bakmaya doyamadım, ne kadar hoş kadınım valla diye de havalara girdim. Sonra geçtim gardrobun başına, o andan sonra kabus başladı, onu alıyorum elime M beden, diğerini alıyorum düğme kapanmıyor, öbürünü alıyorum darlıktan vücudum bir balina yavrusu misali ortaya çıkıyor. En sonunda hafif bol bir diz üstü elbise bulabildim, çok şık değil günlük-abiye arası bişey, aksesuarlarla zenginleştireyim bari diyip onu giydim. Kendisi diz üzerinden yaklaşık bir karış yukarı fırladı :) Ne de olsa beden genişlemiş, resmen havaya kalktı elbise. Koca bey tip tip baktı ama napim,çektiğim eziyete şahit olduğu için ses çıkaramadı. Başka seçeneğim yoktu napim o elbiseyle topuklu çizme giydim, şıkır şıkır bişeyler taktım takıştırdım, gene geceyi bi şekilde kurtardık. Fakat benim kafaya dank etti, 2 gündür diyetteyim. Allahım şu kuluna azcık müsamaha göster ya, az bi irade versen nolur??? Yakında ikinci çocuk düşünüyorum o zamana kadar 65 olmam lazım, 7,5 kilo nası gidicek ya!!

Çok moralim bozuk, ben kilo vermem lazım dedikçe de kilo alıyorum, nolcak benim bu halim?

2 Nisan 2010 Cuma

Bedava hizmetçi bulsam ben kullanırım...

Akşama eşimin arkadaşının kardeşinin düğünü var. Dikkat ediniz, dıdısının dıdısı derler ya o cinsten. Neyse bu arkadaşı ve evlenen kızkardeşini tanıyorum, iyi tipler, eşimin de yakın arkadaşı olduğu için teşrif etmek durumundayız. Buraya kadar iyi hoş, yaşım ilerledikçe düğün, doğum ve ölüm hadiselerinin insanların varlığının dahi desteklerini göstermeye yettiği zamanlar olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım. Bu nedenle davet edildiğim her yere katılmaya çalışıyorum artık. Ama arkadaşlık sömürmek değildir, evet destek istersin ama bunun da bi sınırı olmalı. Neymiş efendim, kız arkadaşı çok uzak bir yerde oturuyomuş, o kıyafetlerle düğüne nasıl gelecekmiş, kendi de alamayacağı için eşim alabilir miymiş?? Tabi eşime soruyor, o da bana. Millet ne akıllı ha, kız arkadaşının derdi beni mi gerdi ?(çok afedersiniz de başka türlü ifade edemiyorum) Kocacık çok tırstı tabi benden, duygularımı kendisine açık bir şekilde ifade ettim, benim suçum yok, bana kızma diyor :)) Ben işten çıkıcam, koşa koşa eve gidicem, üstümü başımı-saçımı-makyajımı halledicem, bebeği anneme bırakıcam sonra şehrin taaa öbür ucuna senin 3 günlük sevgilini almaya gidicem öyle mi??? Karın değil, çocuğu yok(hani çocuk olsa kıyamam), ona bişey olmasın, bize eziyet olsa da olur.

Zaten bu huyuna gıcığım, bu evlenen kardeşinin nişanında da bi kazık attıydı. Kızın nişanı önce aile arasında yapılcak dendi, ama nişan akşamı ne hikmetse aileler dağıldıktan sonra gençler eğlencek deniyo, o da gece saat 10da aranıp söyleniyo. Ben de 6 aylık hamileyim, uyku modunda geziyorum, kocacım da sorunca kıyamadım sen git 2 saat filan gör gel ayıp olmasın diye saldım. Anam bekle ki adam gelsin. Gece saat 2 oldu 3 oldu yok, merak ettim aramayı da gururma yediremedim. Sızmışım, saat 4.30da tam ezan okunurken anahtar sesi duydum. Nasıl fırladıysam yataktan şeytan misali adamın karşısına dikildim. Ay bir korktu bir korktu, valla gelemedim, çıkışta araba yok, beni ve ailemi eve bırakırmısın diye çok rica etti, ben de bırakamadım vıdı vıdı bahane saydı. Ben de hamileyim, hormonlar tepede, hassasım, ağla ağla öldüm, hepinizi parçalıycam, o bidaha gözüme gözükmesin sen de gözükmeee defool diye cıngar çıkardım. 1 hafta kocayla küs kaldım, 5 ay filan da o arkadaşıyla görüşmedim, çok kızdığımı anladı en son çocuk ziyaretine geldi de barıştık.

Ya ben aynı durumda olsam kimsenin ağız kokusunu çekmem, atlarım taksiye gelirim, hadi param mı yok, valla otobüsle gider tuvalette giyinirim de gene de kimseye minnet etmem. Millet akıllı valla, işimi gördürteyim de gerisi boş diyo. Amaaaa, koca bey de ben kıramam gidip alcam deseydi o zaman ben herkesi çok feci kıracaktım :)

Öğlen de gidip saçıma fön çektireyim bari, akşama fırsat olmaz...

1 Nisan 2010 Perşembe

Ödülüm ve çekiliş...




Sevgili Selinkacım taa ne zaman beni bu ödüle layık görmüş, sağolsun ben anca becerebildim eklemeyi. İlk mim'den sonra ilk ödülüm bu, yaratıcı blogger. Anacım ben sizler gibi becerikli, iyi yemek yapan, el işi bilen bi tip değilim ki ancak kilolardan ve kocadan yakınırım. Bu ödüle layık olmak için yakınacak yeni bir şeyler yaratmam lazım :))) Kızımdan umutluyum, küçük cadı büyüsün oda beni parmağında oynatacak, o zaman onu da burda çekiştiririm :))


Selinkacım, ödülün için çok teşekkür ederim.

Bu arada kendisinin hediye çekilişi var ve çok cici şeyler. Belki göz atmak istersiniz, herkesi öpüyorum.

Selinkaya not; O çaylardan istiyorummmmmm... :)))