12 Ağustos 2010 Perşembe

Amerika'yı fethettim :) (İkinci Bölüm)

Ohh negüzel gezdik tozduk yedik içtik, şimdi çocuklar gibi eğlenelim Los Angeles, Disneyland, Universal Stüdyoları'nı gezelim diyerekten düştük yollara... Aktarmalarla birlikte 7 saat civarı bir uçak yolculuğu daha yaptık. Ben aslında yolculuğun en eğlenceli kısmının bu olacağını düşünüyordum. Ama içimde otel ile ilgili kuşkular da vardı. İlk kısımda belirtmiştim, kullandığım sistemde otelin adını görmeden seçip parayı ödüyorsunuz diye. Ben gene kendimi şanslı zannederken meğersem bölgeyi uzak seçmişim. Yani sistem güzel lakin benim hatamdan dolayı fena olmayan ama uzak bir otel denk geldik. Bu nedenle şüpheliydim nası ulaşıcaz diye, en kötü ihtimalle biraz fazla taksi parası öderiz filan diye düşünüyordum. Havaalanından taksiye bindik, taksici Koreliymiş, biz de Türküz ya bizi çok sevdi sohbet falan etti, otele bırakırken de gece dışarı çıkmamamızı sıkı sıkı tembihledi. Bööle daha otele adım atmadan panikledik. Otele bir gittik, aklıma gelen ilk şey "Allahım biz nerelere düştük" demek oldu. Otel güzel, ama çevresi korkunç ötesi. Hani televizyonda Crime Investigation- Suç Dosyası gibi bir program var, denk geleniniz olduysa Los Angeles bölgesindeki meksikalı-zenci çetelerden bahsediyor, sanırsam orada bahsedilen yerlere çok yakındık:) Koca bey sigara su yiyecek bişeyler almaya yakın bir markete gitti.Döndüğünde canı çok sıkılmıştı, benim için farketmez ama yanımda sen varsın gece burda dışarı çıkmıycaz bilesin dedi. Yolun kenarında öbek öbek oturmuşlar, nasıl bakıyorlar. Benim başımdan aşağı kaynar sular döküldü, kendimi suçluyorum adam gibi rezervasyon yaptıramadım diye. Allahtan Otel güzel ve emniyetliydi. İlk gün Universal Studyo-Los Angeles turu vardı. Sabahın 8inde bizi almaya geleceklerdi, otelin önünde 10 dakika kadar falan bekledik, o saatte bile her tarafta öbek öbek üçerli dörderli garip tipler vardı ve bişey de yapmıyorlardı öyle oturuyorlar ya da ayakta duruyorlar. Benim moral sıfır oldu tabi.

Neyse bizi almaya geldiler. Universal stüdyonun özel bir bileti var, neredeyse normal biletin iki katı fiyata sahip ama sıra beklemiyorsunuz, her atraksiyona ilk binme hakkına sahipsiniz ayrı kapılar var filan. Universal Stüdyo ne menem bişeydir diye sorarsanız çok eğlenceli bir yer, acaip güzel şovlar ve eğlenceler var. Hayatta görülmesi gereken yerlerden biri. Allahtan o biletten almışım, bir gittik nasıl kalabalık nasıl kalabalık anlatamam. Güneş, sıcak felaket. Sıralar göz alabildiğine uzanıyor :) Koca bey önce algılayamadı durumu, napıyo bunlar diye, öyle bir kalabalık yığını var ki, sıra olabileceğini dahi düşünemiyo, konser filan mı var diyo bana:) Neyse biz aldık bu VIP geçiş kartlarımızı, her şeye kalabalıkların yanından geçip biniyoruz. Bekleme süresi yok gibi bişey. Millet bize ve bizim gibilere öldürecek gibi bakıyor. Önce koca bey utandı, nası geçicez milletin yanından diye tırstı. Ayıp olurmuş:)) Sonra bir alıştı pir alıştı, gerine gerine geçiyo:) Zaten çok uzun yürüyemiyor (ayağında sorun var topuk dikeni gibi bişey heralde sabahları bir süre ciddi ciddi topallıyor), bi de demez mi "ben bu kuyruklara asla giremem ayakta durmam mümkün değil" Ama bizim bu bölgedeki son iki günümüz Disneyland'de geçecek, orada böyle bir sistem yok ve sırada beklemek zorundayız. Ben biliyorum kocamı, beklemem diyorsa beklemez sırada, benim de burnumdan getirir. Hele bir yarın olsun dedim içimden, o zaman kavgaya tutuşuruz:) VIP kart olduğu halde tüm showlara ucu ucuna yetiştik, turun dönme saatinde hepsi bitmişti.

Akşam ise Los Angeles turu yaptık. Anam hertarafta (her kaldırımda) şu meşhur yıldızlar var. Ben başladım bu adamı çok severim bunun yıldızıyla (kendisini bulamıyoz ya kaldırımda yer alan yıldızla idarede edicez artık) çek beni diyip yerlere yatmaya, iki adım atıyorum bir başka çok meşhur sinema oyuncusunun yıldızı, haydaaa yat yere bununlada çekinmem lazım diye diye yaklaşık 15 kere yattım kalktım:) En sonunda koca bey cırladı yeter artık daha da çekmiyorum diyip resti çekti. Bu Los Angeleste ne kadar güzel kadın var yahu, hepsi toplaşmış defilede gibi gezip duruyorlar. Koca bey başladı, bi bizim kaldığımız yere bak, bi bunlara. Bi de beni sinir etmek için off of diye iç çekiyo :)

Amerikan kadınlarına dair bir tespitte daha bulundum; bunların ayak tırnakları çok bakımlı, her tarafta manikür-pedikür salonu var ve tıklım tıklım dolu. El tırnaklarını çok sallamıyorlar ama ayak tırnaklarına çok hassaslar. Hiç böyle ojesiz açık ayakkabı giyen görmedim. Neyse, 3 saat sonra filan ucube otelimize geri döndük. Çok yorulmuştuk zaten yakında da bar tarzı bir yer yoktu, olsa da çıkamazdık zaten, otelin bahçesinde aldığımız biraları içtik. Bu arada otelin barı da yok :) Olsa zaten bahçede sürtmezdik.

Ertesi gün taksiyle (taksi paraları da fena kaçtı bu arada bana) Disneyland'e gittik. Ve şok şok şooook, aldığım biletler çalışmadı, internetten 225 usd ödeyerek satın almıştım. İşte bukadar moral bozukluğundan sonra başladım çocuk gibi ağlamaya. Evet evet koca kadın Disneylandin önünde çocuk gibi ağladım. Sinirlerim oynadı, dolandırıldığımı zannettim. (Gerçi dolandırılmamışım, sadece bir aksaklık olmuş, paramı iade ettiler, isterseniz yeni bilet gönderelim de dediler ama ben istemedim) Otel de kötüydü zaten biran önce oradan ayrılmak istedim. Kocanın da canına minnet ben ayakta duramazdım zaten isabet olmuş dedi.Ama bi yandan da beni teselli ediyo, istersen hemen yeni bilet alalım sen bin ben seni beklerim falan diyo. Allahtan bi de o üstüme gelmedi, destek oldu yoksa iyice kafayı yemiştim. Hemen gerekli ayarlamaları yaptık koca beyle, ancak ertesi sabah Las Vegas'a doğru yola çıkabildik otobüsle.O gece de orda kalmak zorundaydık ama otele dönmedik hemen, merkezi alanda kaldığımız için otele gidene kadar çok güzel eğlendik, çok şahane yermiş yani orası ama benim kelekliğim yüzünden burnumuzdan geldi işte. Sadece o kısmı 1 gün kısaltıp Las Vegas'a eklemiş olduk.

Las Vegas'ın detayları ise arkası yarında :))

4 yorum:

Unknown dedi ki...

fotoğrfları görmek istiyorum!!!!

DaiSy dedi ki...

Selam. Evlendim ben ve şu an seni çok iyi anlıyorum :)

mariposa dedi ki...

Tuğbacım, bikaç fotoğraf yükliycem ama içinde ben olmayanları seçmem lazım. Acaip tırsıyorum deşifre olmaktan:)

Daisy'ciğim, çok tebrik ederim. Evlilik şahane bişey aslında ama ara sıra çiftler birbirine dalaşmazsa olmaz:) Yani düşünüyorum, o kadar kavga etmemize, beni üzmesine rağman artıları nedeniyle gene kocamı "BEY" diye seçerdim:) Hoş, şimdi aramız çok iyi, yarın gene "Allah kahretsin nerden evlendim bu adamla" moduna geçebilirim :)))

Unknown dedi ki...

3. bölüm ne zaman gelecek? her gün bakıyorum yok:(