28 Şubat 2011 Pazartesi

Bağırmanın sonu/serbest çağrışım/karmaşık bir post

Dün akşam eşim dışarı çıkacaktı. Annem bebeğe bakıyordu evdeydi biraz sohbet ettik, moralimi bozdu, sanki tüm enerjimi çaldı çıktı gitti. Hadi madem kocan yok bize gel yemek yiyelim filan dedi ama gidermiyim hiç. Farkında bile değil moralimi bozduğunun, aklınca olanları başkasının ağzından anlatıyo bana mesaj vermek için. Görüyorum ki salak saçma insanların benim ve abimin hakkında kötü konuşmasına izin vermiş, sırf onlar seni çok üzüyor hayırsız evlatlar ben öyle olmayacağım dediği için. Bunu diyen de hayırsız salak kuzenim. Aslında bunu ayrı bir post olarak yazacaktım ama aklıma geldi burada bahsetmeden geçemeyeceğim. Bir ileri bir geri yazıyorum, baştan sondan eklemeler yapıyorum, kel alaka bulabilirsiniz baştan söyliyim.

Eve gittim, annem güler yüzlü bebek mutlu güzel bir gün geçirmişler bakıcımız da evi temizlemiş pırıl pırıl. Önce havadan sudan bahsettik, günün nasıl geçtiğinden sonrasında annem ben aslında üzgünüm canım sıkıldı dedi. Neyin var annecim anlatsana diye ben sordum. Olay da şu; Annanem ankarada olan kuzenimle neden ilgilenmiyorsun diye annemi sıkıştırmış, nebiçim teyzesin filan demiş. Bu kuzenim de o kadar hayırsız ve çıkarcı ki anlatamam, eskiden küçük onun huyu öyle aslında iyi biri filan diye geçiştiriyordum. Anaaaa aslında adam koca herif(25 yaşında), sadece kendini düşünen bencilin hayırsızın teki. Annesini üzer,ablasını aramaz, bizi aramaz, kocam biryere yemeğe çağırınca koşa koşa gelir ama kocamın annesi gibi sevdiği teyzesi vefat edince ancak telefonla aradı, ankarada olduğu halde evimize bir başsağlığına bile gelmedi, öyle bir tip işte.

Neyse annem annanemden fırçayı yiyince, annaneme ben onu kaç defa çağırdım evime yemeğe davet ettim, ilgilendim kendisi bi kere aramadı. Zaten vefasız, zaten kıymet bilmiyor eniştesi onunla nekadar ilgilendi de arkasından kılıbık diye konuşuyor (Bu kuzen, küçük teyzemin gerçekten mükemmel evine düşkün iyi kocası hakkında anneme kılıbık demiş,), ayrıca da bana senin çocukların gibi vefasız olmıycam dedi ama annesini hiç arıyıp sormuyo(ben ve abimi kötülemiş biz çok hayırsızmışız annemi ağlatıyomuşuz bu öyle olmayacakmış, tribünlere oynamış sağolsun:)), ben yeterince görevimi yaptım daha da ilgilenmiyorum demiş. Annanem bu kuzeni aramış, sen nebiçim konuşuyorsun enişten hakkında demiş, kuzen annemi aramış niye annaneme diyosun demiş bla bla... Gerisi beni hiç ilgilendirmedi.

Ah annem ah, g.tü boklu vasıfsız insanlara neden abimle beni kötületirsin. Senin ağzına iki parmak bal çaldı diye neden konuşmasına müsade edersin. Sen kendine bak önce kendin hayırlı evlat ol diye neden demezsin. Aslında konumuz bu değildi ama laf arasında kendinin de bizi kötü anlattığını yakaladım. Ve ondan yüz alan salaklar da pırlanta gibi abim ve benim hakkımda konuşma cüretini kendinde bulabilmiş.

Çok hayırlı ilgili değilim ama kötü de değilim gücüm yettikçe maddi yardımda da bulunuyorum, gidiyorum geliyorum asılmamaya çalışıyorum ama annemde sanırım sinir hastalığı var en ufak bir eleştiride gözyaşlarına boğuluyor. Eleştiriyi bırak birine olan olayı anlatırken de ağlıyor. Ben de artık onunla onu üzecek konuları konuşmuyorum. Bu sefer kendini haklı göstermeye ve o konuda konuşmaya çalışıyor. O zaman bir kere sesimi yükseltmeden ama sert bir ses tonuyla yanlışlarını yüzüne vuruyorum gene ağlıyor. Aşamadık bu kısır döngüyü.

Madem başladım sonunu getireyim, biraz içimdekileri dökeyim. Aslında annem okadar iyi ve fedakar bir anneydi ki anlatamam, resmen saçını süpürge etmiş, hem çalışmış hem bize bakmıştır. Annemi çok seviyorum, hele ki yaşlandı, üzmemeye ekstra gayret ediyorum fakat kocam annemi sevmiyor bencil olduğu için, hamileliğimin başında tatile yazlığımıza gitmişti, sonuna kadar hiç dönmedi ve erken doğum tehlikesi geçirdiğimde hastanede yatarken doğurcaksan geleyim, yoksa erkenden getirme beni dedi. Ben de anne ben hastanedeyim doğabilir de doğmayabilir de ne istersen onu yap deyip suratına kapatınca lütfedip gelmişti. Ağırıma giden şey de sadece tatilde olmasıydı. 7 ay tatil yaptı kanamadı. Bana hep kayınvalidem baktı,döndüğü zaman da abuk subuk konuştu, kocam saygıda kusur etmiyor ama affedemiyor da. Hala haklı göstermeye çalışınca kendisini, bu konuda konuşmak istemediğimi konuştukça kırgınlığımı hatırladığımı söylememe rağmen üzerime geliyor. En son " anne sen hasta olsan, ben de tatile gitsem 7 ay dönmesem, seni hastaneye abimin karısı götürse, öz kızın anne ciddiyse öleceksen geliyim yoksa tatilimi böldürme dese ne hissedersin" diye sordum, hıı dedi yüzü gözü döndü, o günden sonra (2 hafta oldu) bu konu açılmadı :))

Ya konu nerden nereye geldi, ben aslında sadece alttaki post'u yazacaktım:)

Kocam dışarda olacaktı ya, ben de fırsat bu fırsat akşam salatayla geçiştiririm diye sevinmiştim. Tam limonumu sıktım, koca çanağa dalacaktım telefon çaldı. Hadi ben planımı değiştirdim, kızımızı da hazırla birkaç aile dostumuzla yemeğe gidiyoruz. Madem öyle dedim hazırlandım. Güzel bir yemekti, güzel bir sohbet eşliğinde köfte salata ve kaymaklı ekmek kadayıfından oluşan basit ama doyurucu çok leziz kalori bombası bir menü. Yedik yuvarlandık eve dönüş yolundayız. Aklıma bebeğimin sütünün bittiği, domates ve limon almam gerektiği geldi, marketin kapanmasına da 15 dakika filan vardı. Hadi dedim, dur da almam gerekenleri alıyım çok bişey almıycam merak etme. Koca bey de tamam ama lütfen çok alma, taşıyamıyorum (evimiz en üst kat ve asansörsüz 3,5 kat filan), spor çantam ve bilgisayarım da var bıdı bıdı. Ben de napiiim 5 kutu süt bikaç parça şey aldım, gene de 3 torba oldu. Ay bana başladı çemkirmeye, sen taşıycaksın sen bana bunu hep yapıyosun insan gibi al, niye dolduruyosun. O kadar sinirlendi ki bi anda. Ben de nedense sallamadım, o hali çok komik geldi, iyi ben taşırım ne var çocuğuna süt aldıysan hergün gelip 1 kutu alcak vaktim mi var diye bir kaç cümle edip hiç sallamadım.

Ben sallamadıkça koca bey köpürdü, hiç laftan anlamıyosun inşallah senin de kalbin sıkışır da beni anlarsın bıdı bıdı vıdı vıdı anlatamam yani. biz de kuzumla oynaya oynaya merdivenden çıkıyoruz. Bu sefer apartmanın içinde ses çıkarmayııııın diye bağırdı, apartman inledi :))) Eve girdik hala bağırınıyo kendi kendine. En sonunda kızıma da sesini yükseltti, ben tam saldıracaktım ki minik kuzucuğum "ben seni sevmiyorum sen kötü adamsın" dedi. Ay adam şoka girdi, dondu kaldı. Kocam dıştan asabi mafya babaları gibi gözükür ama içi okadar hassastır ki anlatamam. Önce konuşamadı, yüzü gözü bulandı, sonra gene bana sardı ama bu sefer çok üzgün bir şekilde "seni asla affetmiycem, sen beni kızdırdın senin yüzünden canım kızıma bağırdım" dedi. Ay gülcem gülemiyorum. Ben de güzel güzel oturdum, bak kocacım bu çocuk neden böyle dedi sence, düşünsene bir dedim.
Kocabey-E beni sen kızdırdın bağırdım.
Ben-E sen hep bağırıyosun
Kocabey-Niye bukadar alıyosun, alma diyorum sana
Ben-Niye bağırıyosun tabi alıcam hergün alışverişe mi gidiyoruz
Kocabey-ÜÜÜ bana kızım seni sevmiyorum dediiii, kötü adamsın dediiiii

Arabuluculuk görevi de bana düştü. Barıştırdım kendilerini.

:)) Ama itiraf etmek istediğim şey şu; içimin yağları eridi, aslan kızım ağzına sağlık benim yapamadığımı sen yaptın.:))

25 Şubat 2011 Cuma

Geçmiş sevgililer günü

EE 2 aydır yazmayınca ne yaptım ne ettim haberiniz yok. Aklıma gelenleri kısa kısa paylaşayım. Sevgililer günü mevzuuu... Sevgiliyken(yani kocasından sevgilim diye bahsedenlerdenseniz bu ifade garip gelebilir, ben de ara sıra gaz olsun diye sevgilim diyorum ama artık kendisi kocam, duruma göre kocacım, koca bey veyahut koca odun :)) çok önemliydi(hoş sadece 1 kez sevgiliyken sevgililer günü denk geldi, hemen evlendik:) ama şimdi yemeğe gidelim mi, evde mi takılalım, boşver hediyeyi şeklinde yaklaşımlarda bulunduk ikimiz de. Tabi mübarek güne denk geldiği için, bunu farkettiğimiz anda dışarı da çıkmaktan vazgeçtik.

Hediye almayalım diye konuşmuştuk, gerek yok zaten o beni alışverişe götürüyo ben ona istediği bişeyi alıyorum. Bari birbirimizi kandırmayalım herkes istediği şeyi kendine alır dedik. Amaaa ben 1 ay öncesinden planımı yapmıştım. Hayatımda ilk defa kişiye özel hediye hazırlattım. 100 fotoğraflık aşkımızın albümü... Tanıştığımız andan itibaren neler yaşamışız kısa bir özet gibi. Resimleri seçtim, alt yazılarını hazırladım, sıraya koydum olmadı baştan yaptım, sıra kayboldu site çöktü kafayı yedim yani hazırlaması hakikaten uzun sürdü ama emeklerime değdi. Süpriz yaptım hiç habri yoktu görünce şok oldu. Gözleri dolu dolu sayfaları çevirdi ve şimdiye kadar bana verdiğin en güzel hediye, seni çok seviyorum karıcığım dedi. Meğersem kocamı mutlu etmek basitmiş, sadece düşünceli olmak ve süpriz yapmak gerekiyormuş. Üstelik de pek bir maliyeti olmadı, bi kazak parasının yarısı bile değil.

Bu ağlaşma sarılma faslından sonra günün önemi nedeniyle kendisinin en sevdiği yemek olan incik haşlamayı da dayadım, kendinden geçti :))) Hem yemekyiyip hem de nasıl hazırladın yaa diye sorup durdu :)

Ama söylemek istediğim bişey daha var, bu albüm iyi hoş da kişinin geçirdiği evreler adamın suratına tokat gibi çarpıtor. 4 yılda yıpranmışım vallahi :) 10kilo fazla, biraz gözaltı torbası, biraz yüze gelen olgunlaşma ifadesi derken tekrar kendime özenmem gerektiğini farkettim. Kocacık da rejime başladı :) Bi de kuzucuğum doğduktan sonra kocamla ikimizin fotoğrafı hemen hemen hiç yok, bikaç tane üçlü foto, bayağı anne-kız veya baba-kız foto ve zebil gibi kızımın tek fotoğrafı mevcut:)
İkinci bir albüm yapmaya yetmez yani :) Bu da kendime ve henüz farketmediyseniz size not olsun, kocalarla başbaşa fotoğraf çektirilecekkk :))

23 Şubat 2011 Çarşamba

Döndüm...

Niye gittim hiç bilmiyorum, niye yazmayı bıraktım. Halbuki saçma sapan da olsa yazdıklarım, paylaşıyordum birkaç beni okuyan insanla. Yazmadım ama yazılanları okumaya gayret ettim.

Yeni görevime başladığım hafta çok yoğundum gerçekten. Daha sonra ise şu iş bitsin bu iş bitsin derken baktım 2 ayı geçti neredeyse. Mola verdim ama bilinçli değildi ya da planlanmış.

Herneyse, döndüm. Özledim yazmayı, yazılanları okumayı, yorum yapmayı, paylaşmayı. Beni merak eden arkadaşlarıma çooooook teşekkür ediyorum. Tek tek herkesi ziyaret edicem yavaştan :))

Geçen iki ayda ne yaptığıma gelirsek; Valla bişey yapmadım, ne koca beyle çok büyük kavga ettik, ne büyük bir heyecan yaşadım. Sıradandı yani. Hele bu birimde işlerim okadar yoğun ki, haftanın nasıl bittiğini anlayamıyorum. Keza hafta sonu da aynı hızda bitiveriyor.

Hayatım tamamen küçük kızımdan ibaret hale geldi, akşamları ne kadar yorgun olursam olayım onu mutlu etmek için en az 2 saat birebir oynuyorum. Gece de birlikte yatıyoruz. Babamızı attık gitti :))) Artık gezmeye giderken de baba gelmesin ikimiz gezelim diye tutturuyor, arabayı ben kullanıcam o da arkada tek başına koltuğunda oturacakmış. Ben bu işten çok zevk alsam da babacık gücenmeye başladı. Beni neden istemiyorsunuz diye kapris yapıyo:)

Gelelim ulvi meseleme... Kilo konusunda büyük ilerleme kaydetmiştim. 68 kilo oldum yürüyüş ve rejimle, Eski pantolonlarımın yarısını daha kullanabiliyordum. Ama...

Tabiki "ama"sı var. Gene kilo aldım 70 kilo civarı dayanmaya çalışıyorum. 2 kilonun bukadar büyük fark yaratacağını bilmiyordum. Gene pantolonlar dar gelmeye güzel durmamaya başladı. Tekrar gayret edicem bakalım...

Bundan sonra sık sık yazmayı planlıyorum :))